Dolar 42,2340
Euro 48,8802
Altın 5.629,56
BİST 10.824,63
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 24°C
Az Bulutlu
Adana
24°C
Az Bulutlu
Cts 24°C
Paz 16°C
Pts 19°C
Sal 20°C

22 Aralık 1919: Hacıbektaş’ta Cumhuriyet aklı! Tekkeler ve tarihsel gerçek / Erdem Cömert

Geçen hafta bu köşede, Alevi-Bektaşi geleneğinin Cumhuriyet’le kurduğu tarihsel ilişkinin sanıldığı gibi çatışmalı değil, aksine kurucu ve destekleyici bir zemine oturduğunu, tekke ve zaviyeleri kapatan kanunun Alevi-Bektaşi inancına nefes aldırdığını vurgulamıştık. Bugün o yazının devamı olarak, meselenin en çok çarpıtılan başlığına; Atatürk’ün Hacıbektaş ziyareti ile tekke ve zaviyelerin kapatılması konusuna odaklanıyoruz.

22 Aralık 1919: Hacıbektaş’ta Cumhuriyet aklı! Tekkeler ve tarihsel gerçek / Erdem Cömert
23 Aralık 2025 12:25
A+
A-

Çünkü Hacıbektaş üzerinden yürütülen güncel tartışmaların büyük bölümü, tarihle değil, bugünün siyasal ihtiyaçlarıyla ilgilidir.

22 ARALIK 1919: BİR ZİYARETTEN FAZLASI

Mustafa Kemal Atatürk’ün 22 Aralık 1919 tarihinde Hacıbektaş’a yaptığı ziyaret, Milli Mücadele’nin en stratejik duraklarından biridir. Sivas Kongresi’nin ardından Ankara’ya geçmeden önce Hacıbektaş’a uğranması tesadüf değildir. Atatürk, Anadolu’nun toplumsal gerçekliğini bilen bir liderdir. Alevi-Bektaşi nüfusun nicel ağırlığını, tarihsel muhalefet geleneğini, aydınlanmacı yanını ve örgütlü yapısını yakından takip etmektedir.

Bu nedenle Hacıbektaş, onun gözünde yalnızca bir inanç merkezi değil; ulusal direnişin toplumsal meşruiyetinin sağlanacağı bir vicdan merkezidir.

Mustafa Kemal Paşa, Kayseri ve Mucur üzerinden Hacıbektaş’a gelmiş, Çelebilere ait evde ağırlanmış, geceyi de burada geçirmiştir. Bu ayrıntı önemlidir. Çünkü Atatürk, Hacıbektaş’ta Nakşi şeyhleri değil, Bektaşi geleneğinin tarihsel temsilcileri olan Çelebilerin makamını muhatap almıştır.

CUMHURİYET FİKRİ HACIBEKTAŞ’TA DİLE GETİRİLİYOR

Mazhar Müfit Kansu’nun anılarında aktardığı üzere, Hacıbektaş’ta tarihe geçen bir konuşma yapılır. Cemalettin Çelebi, Mustafa Kemal Paşa’ya şu soruyu yöneltir:

“Zaferden sonra Cumhuriyet ilanı düşünüyor musunuz?”

Bu soru, Bektaşi geleneğinin siyasal ufkunu açıkça ortaya koymaktadır. Cumhuriyet fikri, Alevi-Bektaşi dünyasına yabancı değildir; aksine bu gelenekte karşılığı olan bir düşüncedir. Kansu’nun da belirttiği gibi, Cemalettin Çelebi Cumhuriyet’e taraftardır. Mustafa Kemal Paşa’nın temkinli yaklaşımı ise zamanlama kaygısından kaynaklanır.

Bu gerçek şunu gösterir:

Cumhuriyet, Bektaşiliğe rağmen değil, Bektaşi dünyasında yankı bularak kurulmuştur.

TEKKE VE ZAVİYELER KAPATILIRKEN BEKTAŞİLER NEREDE DURDU?

Bugün en çok çarpıtılan mesele tam da burasıdır. 1925’te tekke ve zaviyelerin kapatılması, Bektaşiliği hedef alan bir tasfiye değildir. Daha önemlisi, Bektaşiler bu karara karşı çıkmamış, Dedeganlar da Babaganlar da süreci desteklemiştir.

Bu durum, H. Dursun Gümüşoğlu’nun “Cumhuriyet Döneminde Bektaşîlik ve Dedebabalık Sistemi” adlı çalışmasında ayrıntılı biçimde ortaya konur. Gümüşoğlu’na göre, tekkelerin kapatılmasından sonra Bektaşiler inançlarını evlerde ve özel mekânlarda sürdürmüş, devlete karşı bir direniş hattı örmemiştir. Bektaşilik, mekân merkezli değil, yol ve erkân merkezli bir süreklilik tercih etmiştir.

SALİH NİYAZİ DEDEBABA’NIN TAVRI

Son Dedebaba Salih Niyazi Baba, bu sürecin en önemli tanıklarından biridir. Bedri Noyan Dedebaba’nın aktardığına göre Salih Niyazi Baba, kapatma kararı karşısında yalnızca şunu söylemiştir:

“Bu demektir ki biz bu göreve layık değiliz.”

Ve şu tespiti yapmıştır:

Dergâhların binaları kapatılabilir; ama tasavvufun yaşadığı yer olan kalpler kapatılamaz.

Salih Niyazi Baba, Ankara’da Anadolu Oteli’ni işletmiş, burada dahi Bektaşi erkânını sürdürmüştür. Yani Bektaşilik, Cumhuriyet’le birlikte yeraltına çekilmemiş; sivil bir inanç yolu olarak varlığını korumuştur.

‘İBADETE AÇILSIN’ TARTIŞMASI TARİHSİZDİR

Bugün Hacıbektaş’ın “ibadete açılması” yönündeki taleplerin, Bektaşi geleneğinde tarihsel bir karşılığı yoktur. Çünkü tekke ve zaviyelerin kapatılmasından çok önce, Hacıbektaş Dergâhı’nın yönetimi Nakşi şeyhlere verilmiş, Bektaşi dedeleri ve babaları dergâhtan dışlanmıştır.

Atatürk’ün Hacıbektaş’ta şeyhleri değil Çelebileri ziyaret etmesi, bu gerçeğin açık göstergesidir. Bektaşilik, Cumhuriyet’le birlikte tekke merkezli bir yapıdan ocak ve cem merkezli bir yapıya yönelmiştir.

CUMHURİYET VE BEKTAŞİLİK: ÇATIŞMA DEĞİL, BİLİNÇLİ AYRIŞMA

Atatürk’ün amacı Bektaşiliği ortadan kaldırmak değildir. Ama tarikat-devlet ilişkisini kesin biçimde reddetmiştir. Nitekim İzmir günlerinde Hüseyin Mazlum Baba’nın oğlu Mümtaz Bababalım ile yaptığı görüşmede, Bektaşiliğin yeni koşullara uygun biçimde yeniden yapılandırılması fikrini dile getirmiştir. Ancak Şeyh Sait isyanı, Kubilay olayı ve Cumhuriyet’in karşı karşıya kaldığı tehditler, bu başlığın gündeme gelmesini engellemiştir.

SONUÇ YERİNE: 22 ARALIK’I DOĞRU OKUMAK

22 Aralık 1919, Hacıbektaş’ın Cumhuriyet’le kurduğu tarihsel bağın adıdır. Bu tarih, Alevi-Bektaşi toplumunun Cumhuriyet’e verdiği bilinçli desteğin simgesidir.

Hacıbektaş’ı bugünün siyasal tartışmalarına malzeme etmek değil; Cumhuriyet’in kuruluş aklını anlamak gerekir. Tarih, eğilip büküldüğünde değil, olduğu gibi okunduğunda yol gösterir.

Aşk ile… Kaynak: Aydınlık

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.