Dolar 41,9765
Euro 48,7149
Altın 5.500,16
BİST 10.612,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 26°C
Yağmurlu
Adana
26°C
Yağmurlu
Çar 27°C
Per 27°C
Cum 28°C
Cts 26°C

Daha kendi partisini yönetemeyenler, Türkiye’yi mi yönetecek? / Niyazi Koç yazdı

Daha kendi partisini yönetemeyenler, Türkiye’yi mi yönetecek? / Niyazi Koç yazdı
22 Ekim 2025 11:20
A+
A-

“Daha kendi partisini yönetemeyenler, Türkiye’yi mi yönetecek?”
Bu ifade, Vatan Partisi Genel Sekreteri Sayın Özgür Bursalı’nın son dönemde Türk siyasetinin içine düştüğü tabloyu özetleyen çarpıcı bir tespitidir.
Bugün Türkiye’de, iktidarıyla ve muhalefetiyle siyasetin temel sorunu, yönetme kapasitesinin zayıflaması ve yönsüzlük olmuştur.

Türkiye Yönetimde Zorlanıyor, Siyaset İstikametini Arıyor

2025 yılındayız.
Ülkenin başkentinde yaşanan uzun süreli su kesintisi, sadece bir teknik aksaklık değil;
yönetim süreçlerindeki kurumsal zafiyetlerin ve koordinasyon eksikliklerinin bir yansımasıdır.

Ancak esas mesele, bu örneğin ötesinde, siyasetin geneline sirayet etmiş bir yönsüzlükte yatmaktadır.
İktidar cephesinde yorgunluk ve durağanlık; muhalefet kanadında ise iç çekişmeler ve strateji eksikliği dikkat çekmektedir.
Bu ortamda Cumhuriyet Halk Partisi, yalnız kendi geleceğini değil, Türkiye siyasetinin yönünü de belirleyecek bir eşiktedir.

CHP’deki İki Yön: Milli Çizgi ve Dışa Bağımlı Hat

Cumhuriyet Halk Partisi’nde bugün iki farklı yaklaşım arasındaki rekabet belirgindir.
Bir yanda, partiyi dış politika eksenli yönlendirmelere açık hale getiren, Atlantikçi düşünce yapısıyla şekillenen bir anlayış;
diğer yanda ise Atatürk’ün devrimci mirasına, altı okun temel ilkelerine ve tam bağımsız Türkiye idealine sadık kalan milli çizgi.

Bu milli çizginin sembol ismi Kemal Kılıçdaroğlu’dur.
Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in temel kazanımlarını korumayı, halkın iradesini önceleyen bir siyasetle bütünleştirmeyi hedefleyen bir yaklaşıma sahiptir.
Bu çizgideki vatansever kadrolar, partinin ve ülkenin geleceği açısından tutarlı bir duruş sergilemektedir.

24 Ekim: Parti İçinden Öte, Ulusal Bir Dönüm Noktası

24 Ekim’de alınacak karar, sadece bir parti kongresinin sonucu değildir.
Bu karar, Türk yargısının, demokrasinin ve milli iradenin nasıl bir yol izleyeceğine dair sembolik bir anlam taşımaktadır.

Cumhuriyet Halk Partisi’nin, Atatürk’ün emanetine uygun şekilde kendi özüne, halkçı ve bağımsız rotasına dönmesi,
Türkiye’nin de yeniden kendi potansiyeline güvenen bir ülke olma iradesi açısından önemlidir.

Bu sürecin, hiçbir dış etkinin değil; halkın vicdanının ve milli aklın yönlendirmesiyle şekillenmesi gerekmektedir.

Seçim Gerçeği: Adaydan Çok Devlet Aklı Belirleyiciydi

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dair sıkça dile getirilen bir görüş var:
“Eğer Kemal Kılıçdaroğlu yerine Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş aday olsaydı, sonuç farklı olurdu.”

Bu iddia, siyasal gerçeklerle birebir örtüşmemektedir.
O seçim döneminde, ülkenin iç ve dış dengeleri gözetildiğinde, devlet aklının istikrarı önceleyen bir yaklaşım benimsediği gözlemlenmiştir.
Dolayısıyla, seçim sonucunu adayın kimliği değil; sistemin kendi iç refleksleri belirlemiştir.

Karşısında kim olursa olsun, o dönemin koşullarında siyasi ve ekonomik istikrarın korunması gerektiği düşüncesi belirleyici olmuştur.
Bu nedenle, seçimde ortaya çıkan sonuç, bir bireyin başarısından ya da başarısızlığından çok,
devletin süreklilik refleksi ve seçmen psikolojisinin ortak yansıması olarak değerlendirilmelidir.

Özgür Bursalı’nın Uyarısı: “Daha Kendi Partisini Yönetemeyenler, Türkiye’yi mi Yönetecek?”

Vatan Partisi Genel Sekreteri Sayın Özgür Bursalı, Türk siyasetinde yaşanan bu yönsüzlüğü şu cümleyle özetledi:

“Daha kendi partisini yönetemeyenler, Türkiye’yi mi yönetecek?”

Bu ifade, sadece bir eleştiri değil; aynı zamanda bir uyarıdır.
Bursalı’nın sözleri, siyaseti yeniden milli hatta döndürme gerekliliğini açıkça ortaya koymaktadır.
Gerçekten de hem iktidar hem muhalefet, dış etkilerden arınmış, ulusal çıkarlara dayalı bir siyaset üretmek zorundadır.

Bugün Türkiye’de toplumun derin refleksi, yeniden kendi öz değerlerine,
Atatürk’ün kurucu mirasına ve milli egemenlik fikrine yönelmektedir.
Bu rüzgârın yönü, sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin de geleceğini belirleyecektir.

Sonuç: Cumhuriyet İradeyle Yaşar

24 Ekim’de verilecek karar, bir parti liderinin seçimi değil; bir ülkenin siyasi istikametinin tescili olacaktır.
Bu süreçte, vatansever kadroların ve milli aklın göstereceği irade,
Türkiye’yi yeniden kendi çizgisine oturtacak ve dış müdahalelere kapalı bir geleceğin kapısını aralayacaktır.

Cumhuriyet, teslimiyetle değil; iradeyle yaşar.
Bugün, o iradeyi yeniden ayağa kaldırma günüdür.

Ve halkın vicdanında yankılanan o soru, artık bir tarih notuna dönüşmüştür:
“Daha kendi partisini yönetemeyenler, Türkiye’yi mi yönetecek “

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.