Dolar 42,2081
Euro 48,8788
Altın 5.430,71
BİST 10.924,53
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 27°C
Açık
Adana
27°C
Açık
Paz 29°C
Pts 28°C
Sal 27°C
Çar 24°C

Enflasyon çok mu korkutucu? / Hakan Topkurulu yazdı

Enflasyon çok mu korkutucu? / Hakan Topkurulu yazdı
9 Kasım 2025 09:25
A+
A-

Her siyasi sistem olayların ve toplumların gelişmesini kendi istediği şekilde yönlendirmek ve şekillendirmek ister.

Bu o siyasi sistemin sahiplerinin iktidarlarını sürdürmeleri için olmazsa olmaz politikalardır. Bugün dünyada hâkim olan sistem, biz istesek de istemesek de Atlantik sistemidir. Bu sistem de kendi medya araçları başta olmak üzere elindeki tüm araçlarla kendi sistemini sürdürmek ve süreklilik sağlamak için birtakım kendi için elzem olan uygulamaları bize dayatır.

Ancak doğaldır ki bu dayatma açıktan olmaz. Genelde bu dayatma bize doğanın bir kuralı imiş gibi dayatılır. Yani biz bu kurala uymazsak doğal denge bozulur ve hepimiz bu yıkıntının altında kalırız şeklindedir.

Bunun için bilim insanları, sistem tarafından yaratılan kanaat önderleri, sanatçılar, gazeteciler gibi toplumu bu konularda ikna edecek kişiler kullanılır. Hepimizin bildiği Hollywood gibi bir sinema devi de aslında bu oyunun bir parçası olarak görev alır ve burada görevini yapanlar dünya çapında üne ve servete kavuşurlar. Çünkü bunlar çok önemli bir görev icra etmektedirler. Hâkim sistemi sürdürecek uygulamaları üzerine şekerleme sürülmüş zehir topları şeklinde topluma yutturmaktadırlar.

Geçen hafta “Para Karşılıksız Basılır” başlığı ile bizim inanmamız istenen bir senaryoyu yazmıştım. Yazı konusunda olumlu ve olumsuz birçok tepki geldi. Olumlu kadar olumsuz tepkinin gelmesi de doğaldı. Çünkü karşınıza aldığınız, artık geri çekilmeye başlamış olsa bile koca Atlantik sisteminin bir uygulaması idi. Bugüne kadar bu ekonomi kuralları, üniversitelerde ekonomi fakültelerinde okutulan dersler dahil “anaakım” ekonomi politikaları olarak tüm topluma öğretilmişti, dayatılmıştı.

Yani bu anaakım denilen sistemin koyduğu kurallar öyle kaçınılmaz kurallardı ki elmanın yerçekimi etkisi ile daldan yere düşmesi kadar bilimsel ve kaçınılmazdı.

Doğa kurallarında evet, birçok faktör bir araya gelince sonuç bir teori olabiliyor. Ancak sosyal bilimlerde ve özellikle ekonomide asla tek taraf ve sonuç yoktur. Çünkü ekonomi bilimi “üretmek ve bu üretileni bölüşmek bilimidir.”

Onun için her sınıfın kendine göre bir üretim ve bölüşüm yöntemi olur. Emperyalist sınıflar ile milli sınıfların arasındaki temel farklılıklar buradan gelir.

Bu hafta yazıyı çok uzatmadan, aslında geçen haftanın yazısının devamı olarak milli sınıfların enflasyona bakışı ile emperyalist sınıfların bakışı arasındaki farkı tartışmak istiyorum.

Bugün emperyalizm ve onun ülkelerdeki işbirlikçileri, emperyalist sistem bölüşüm yönteminde para kazananlar, bizlere ekonomide temel sorunun fiyat istikrarı, dolayısı ile enflasyonun en temel sorun olduğunu anlatmaktadırlar.

Neoliberal bakış açısında temelden bakış farklılığı, özel sektörün önceliği ve esas güç olması, devletin küçültülmesi vs. gibi Vatan Partisi bakış açısının esastan farklı olduğu hususlar da vardır. Ancak hepsine değinmeden geçeceğim.

Onların kendilerine göre haklı olduğu yer var. Çünkü bugün dünyada hâkim emperyalistin en temel kazanç aracı, elinde bulunan sistem ile hiçbir maliyet gerektirmeden piyasaya sürdüğü dolar, avro, sterlin, yen gibi paraları kağıtların üzerinde yazdığı nominal (paranın üzerinde yazan değer) değerden bizlerin kullanımına vererek, oradan elde ettiği senyoraj gelirini kendi kasasına atmasıdır. (Senyoraj geliri: paranın basım maliyeti ile üzerinde yazan nominal değer arasındaki fark.)

Atlantik sistemi bu karlı alışverişi sürdürmek için tabi ki bazı maliyetlere katlanıyor. Yukarıda bahsettiğim etki ajanlarının beslenmesi. Bu sistemi değiştirmek isteyenleri susturmak için silahlı kuvvetlerin beslenmesi vs.

İşte enflasyon, yani fiyatlar genel seviyesindeki dalgalanmalar insanlara kabul ettirilen bu paraların güvenliğinin ve değerinin düşmesine neden olur ve üretmeden kazanç yolu kaybedilir. İşte enflasyon bunun için emperyalist sistem için temel olarak çok önemlidir.

Şimdi biz kendi açımızdan enflasyonu değerlendirelim.

Enflasyon neydi? Fiyatlar genel seviyesinde artış. Yani hepimizin bildiği gibi tükettiğimiz mal ve hizmetlerin fiyatlarının artması. İyi bir şey midir? Elbette iyi bir şey değildir.

Sonuçta enflasyon bir nevi servet transferidir. Yani bir gün önce 10 TL’ye aldığımız ekmeğin fiyatı bugün 15 TL olursa bizim cebimizden 5 TL daha fazla karşımızdaki fırıncıya ödeme yaptığımız anlamına gelir. Bu da ekmek bedelini ödeyen bizim, fırıncıya göre 5 TL daha fakirleşmemiz anlamını taşır.

Peki fırıncı ekmeğe zam yapma konusunu bize nasıl anlatacaktır. Yani enflasyonun temel nedenleri nelerdir? Burada enflasyonu tetikleyen psikolojik faktörler, fiyatlama davranışlarındaki bozulma, kamunun vergileri yükseltmesi gibi nedenler daha arızi ve enflasyonu tetikleyen temel nedenlerin sonuçları ile birlikte ortaya çıkan etkenlerdir.

Fırıncı bize üç temel neden söyleyebilir.

– Maliyet enflasyonu- Un fiyatlarına zam geldi. Ekmek üretiminde kullanılan girdilere gelen fiyat artışları

– Arz Enflasyonu-elimdeki ekmek makinası bozuldu, az ekmek çıkarabiliyorum. Ya da buna benzer ekmek üretimini azaltan sorunlar.

– Talep enflasyonu-muhtelif nedenlerle (nüfus artışı, refah artışı) ekmeğe talebin artması ve üretim adedinin talebi karşılamaması.

İşte enflasyonu temelde tetikleyen sorunlar bunlardır.

Bunların çözümü ise esas olarak Vatan Partisi programının, yani Üretim Devrimi programının uygulanmasından geçmektedir. Üretimin artırılmasıyla Türkiye için gerekli malların üretilmesi, sorunun esas olarak çözümüne neden olacaktır.

Hatta biz üretimi artırma politikası nedeniyle, zaman zaman enflasyonu artıracak uygulamalar da yapabiliriz.

Bunlara örnek olarak, daha önce yurt dışından ithal ettiğimiz bir ürünü, gıda ya da sanayi mamulü olabilir, Türkiye’de üretmeye başladığımızda bu bize yurtdışından temin ettiğimizden daha yüksek fiyata mal olabilir. Ancak halkçı ve devletçi yaklaşım mikro bakış açısı ile bakmayıp, toplam kamu yararı mantığı ile olaya yaklaştığından, makro bakış ile üretimin topluma kattıkları ile birlikte değerlendirir. Yani maliyeti fazla, ancak istidama ciddi katkısı vardır. Ayrıca yurtdışı bağımlılığı azaltıcı, dolayısı ile gerek finansal gerekse güvenlik ile ilgili toplam toplumu olumlu etkileyecek faktörler birlikte düşünülünce aslında ithal edilen malın kısmen pahalı yerli üretiminin, aslında makro hesaplamada daha ucuza mal olduğunu görürüz.

Dolayısı ile Vatan Partisi olarak enflasyona bakış açımız emperyalist kapitalist sistemin enflasyonu değerlendirmesi ile çok farklıdır.

Aslında fark sınıfsaldır. Ve toplam üretilenin bölüşülmesi sorununun nasıl ele alındığı ile ilgilidir.

Enflasyon tabii ki sonuçta ele alınması ve çözülmesi gereken bir ekonomik sorundur. Ancak bu soruna bakış farklıdır ve çözüm yolları emperyalist sistem dışındadır.

Toplu olarak bakarsak, enflasyon sorununu çözme iddiası ile yola çıkan neoliberalizm, 24 Ocak 1980 yılında kararları aldığı tarihten bugüne kadar halen bu sorunu çözememiştir. Çözecek gibi de görünmemektedir.

Bu yazı kapsamına girmediği için neoliberalizmin neden enflasyon sorununu çözemediği konusunu bir başka yazıda ele alacağım.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.