Dolar 32,5004
Euro 34,6901
Altın 2.496,45
BİST 9.693,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana 24°C
Az Bulutlu
Adana
24°C
Az Bulutlu
Paz 25°C
Pts 30°C
Sal 34°C
Çar 31°C

Yeri doldurulamadı…

Yeri doldurulamadı…
12 Ekim 2021 17:40
A+
A-

Usta tiyatrocu Levent Kırca, aramızdan 6 yıl önce ayrıldı. Vatan Partisi’nde Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yapan Kırca, kumpaslara karşı Silivri direnişinde öne çıktı. Son mesajında büyük bir miras bıraktı: Dik durun. Atatürk’le kalın, Cumhuriyet’le kalın!

Tiyatro ve sinema oyuncusu Levent Kırca’nın bugün 6. ölüm yıldönümü. 12 Ekim 2015 tarihinde 67 yaşında vefat eden Levent Kırca, “Olacak O Kadar” güldürü programıyla televizyon tarihimizde de en uzun süreli ve en çok izleyici toplayan sanatçısı oldu. 1988 yılında başlayan program 2005 yılında sonlandığında 22 yıl sürmüştü. Siyasetten, sanat dünyasına kadar birçok alanda yüzlerce insanın tiplemeleri canlandırıldı.

SİLİVRİ KAPISINDA DİK DURUŞ

Kırca son yıllarını Aydınlıkçıların arasında geçirdi. Vatan Partisi’ne üye oldu. 2015 kongresinden sonra Merkez Yürütme Kurulu üyeliğine seçildi. 2011 yılından itibaren Aydınlık gazetesinde de köşe yazarlığı yaptı. 2013 yılında Ulusal Kanal’da genel müdürlük ve yönetim kurulu başkanlığı yaptı. 2014 yılında da Vatan Partisi’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayıydı… Uzun yıllar Türkiye halkını güldüren Kırca, verimli çağında vefatıyla sevenlerini üzdü. Son mesajı “Dik durun. Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle… Atatürk’le kalın, Cumhuriyet’le kalın, hoşça kalın!” şeklinde oldu.

Ergenekon tertiplerinin olanca hızıyla sürdüğü günlerde sessiz kalmadı. En öne atıldı ve Aydınlıkçılarla Silivri kapılarına dayandı. Vatanseverlerin çıkması için sesini yükseltti. Olmadı bu konuyu işleyen “Azınlık” oyununu yazdı ve oynadı. Gerçek bir Türk aydını gibi dik durdu ve tarihe Silivri’de otobüs üstünde elini havaya kaldıran fotoğrafıyla kazındı. Rol yapmadı; samimi ve içten bir şekilde on binlerle birlikte mücadelenin merkezinde oldu.

NELERE GÜLERDİ

Yıllarca Türkiye’yi güldüren Levent Kırca, bir röportajında kendisinin nelere güldüğünü şu sözlerle anlatır: “Ben doğal şeylere gülüyorum. Yani halkın arasında geçen günlük, güncel esprilere gülüyorum. Ismarlama mizahı sevmem, ısmarlama esprilere gülmem. Gel sana bir fıkra anlatayım dendiği zaman sevmem. Gülmenin zekâ ile çok yakın bir ilişkisi vardır. Güldürürken de gülerken de insanın zekâsını görürsünüz. Bu yüzden zekice yapılan her türlü mizah beni güldürür.”

‘30 YIL SÜRÜNDÜM’

Kırca, star olma konusunda ise şöyle der: “Sistem insanları zorla star yapıyor. Bana da star diyorlar. Ama ben hiç olmazsa özle yaşantımda starlığımı kullanmıyorum. Bununla çevremi ezmeye kalkmıyorum. Starlar yok olmaya mahkûmdur.” Kırca bu tarihte 43 yıllık sanat hayatının 30 yılında süründüğünü de ekliyor.

‘LEVENT KIRCALIK’

18 Haziran 2000 tarihinde televizyon skeçleri hakkında yaptığı açıklamada ise şunları söyler: “Televizyonda kitlelerle iletişim halinde oluyorum. Mesajımı onlara ulaştırabiliyorum. Televizyonda yaptığımız işin kalitesi ortada. Askeri de, polisi de eleştiriyoruz. Nalına mıhına bir program yapıyoruz. İnsanlara da bir yol açıyoruz aslında. Eskiden Aziz Nesinlik derlerdi, şimdi Levent Kırcalık diyorlar.”

Kırca, geniş halk kitlelerine ulaşabilmesini ise “ben bir halk sanatçısıyım” diyerek açıklıyor ve “Üç Baba Hasan” tiyatro oyunu hakkında şunları söylüyor: “Ben bu halkı tanıyorum. Onlara nasıl ulaşabileceğimi biliyorum. Neye güldüklerini neye ağladıklarını görüyorum. Bunun yanı sıra halkım kadar tevazu sahibiyim, kendimi aşağıdan vurmasını biliyorum. Seyirci kendisini görmek ister sahnede. Halkın anlayabileceği gibi bir şey daha kıymetli değil mi? Bizim insanlarımız için Türkiye’de pek bir şey yapılmamış aslında. Gidersiniz restorana, yemek kötü tabakların içinde sunulur. Sinemaya gidersiniz, kötü salonlarda film izlersiniz. Biz burada seyirciye bir hizmet sunuyoruz. Sosyal içerikli bir Türk hikâyesine son derece teknolojik bir donanım getirdik. Bugüne kadar dekor yapıldıysa da sudan bir hikâyenin arkasına yapıldı. Biz ilk defa sosyal bir içeriğin arkasına büyük bir prodüksiyon koyduk.”

İYİ OYUNCU HEM GÜLDÜRÜR HEM DE AĞLATIR

Yıllardır seyircilerini güldüren Kırca “Üç Baba Hasan” isimli oyunuyla ağlatmasını da bilmiştir. Oyunun başında gülen seyirci, evine giderken gözyaşlarıyla tiyatro salonundan ayrılır. Kırca bunu şöyle anlatır:

“Gülmekle ağlamak birbirinin kardeşidir. İnsanın doğasında da bu böyle… Zaten o öyle bir reaksiyon; gülerken ağlayabilir, hüngür hüngür ağlarken gülebilirsiniz. Öte yandan her ikisinin de tek başına değerinin anlaşılabilmesi için bir tanesini diğerinin yanına koymak gerekir. Yani ağlayan bir insan güldüğü zaman gülmenin ne demek olduğu ortaya çıkar. Ortaya ancak o zaman kontrast çıkar. Beyaz tek başına beyazdır ama yanına siyahı koyduğunuz zaman değeri anlaşılır. Gülmekle ağlamanın iç içeliği seyirciye gerçek hayatı yansıtıyor. Hayatın içindeki renk tonları bunlar. Gerçekten bir sanatçı iyi komedyense, gerçekten iyi güldürüyorsa o insan iyi de ağlatır. İşte o zaman ustadır.”

Kırca oyununun içeriğini ise şöyle anlatır: “Ülkemizdeki ve yaşamımızdaki çelişkileri ortaya koymak, dengesizliklerin, tutarsızlıkların, eşitsizliklerin altını çizmek insanların nasıl aldatıldığını, halktan yana görünüp halkı kazıklayanların, emeği sömürenlerin içyüzlerini ortaya koymak ve bu ülke için kimler ölüyor kimlerin alnı terliyor, kahrı kimler çekiyor, bunu vermek istedik.” (Milliyet, Sibel Arna, 20 Aralık 1998.)

Levent Kırca Silivri’de vatanseverlerin cezaevinden kurtarılma mücadelesinin en önündeydi. 

‘BEN TERS ADAMIM’

Davalar açılır, oyunları yasaklanır, kısıtlanır, ekranlar kapatılır, kanal değiştirir hatta en son gidecek kanal bulamaz. Ama o oyuncudur ve hayatının sonuna kadar hayatla da alay ederek oyunlarını oynar. 1991 yılında verdiği bir röportajda “Ben ters adamım” der.

Olayı biz özetleyelim: 1980 yılında İstanbul’da “Hodri Meydan Kültür Merkezi”ni açar. Giriş kapısına tabelasını da ters koyar ki ilgi çeksin. Ancak başına gelmedik kalmaz. Arayanlar mı, uyaranlar mı, en son sıkıyönetim tarafından sorguya çekilmek mi…

Kırca bu durumu şöyle anlatır: “Tabelayı niye ters astın? Tabela niye asılır? Dikkat çeksin diye… Etrafta binlercesi var. Ters astım, bakın sizin bile dikkatinizi çekti.” (Milliyet, 14 Ocak 1991.)

ŞAİR HÜSEYİN HAYDAR: ‘KIRCA, SANATINDA SENTEZ YARATTI’

Şair Hüseyin Haydar, Levent Kırca’yı bir sanatçı gözüyle Aydınlık’a şöyle değerlendirdi:

“Sanatın birinci görevi yaşama sevincini diri tutmak, beslemek, çoğaltmak ve topluma yaymaktır. Levent Kırca bunu yapıyordu. Bu devrimci bir görevdir. Devrimci, öncelikli olarak bunu yapmalı. Her işin başı hayatta kalmayı istemektir. O duyguyu öldürürsen insanları köleleştirirsin. Ölmemiş bir toplumu köleleştiremezsin. Bu açıdan bu görev önemli… Bu manada Levent Kırca’ya bugün daha fazla ihtiyaç var.

Gülmecenin en büyük ustalarındandı. Ölüme de meydan okudu. Karamsarlığa karşı cesarete fazlasıyla sahipti. Yaratıcı ve çalışkandı. En önemlisi örgütlüydü. Bir sanatçının büyük olması için onun öncelikle doğuştan bu alanda yeteneği olacak, işinde yenilik yapacak ve mücadele içinde olacak. Onda bunların hepsi vardı. Onun için büyüktü.

Kırca, Türk komedyasında sentez yaptı. Modern gülmecenin ilkeleriyle geleneğin anlayışını birleştirdi. Ve kendine özgü bir dil yarattı. Her bakımdan; tarihsel olanla güncül olanı birleştirdi. Kırca’ya baktığımız zaman sululuk yapmıyor. Bilimsel anlamda yaklaşıyor. Gülmece unsurunun tüm özelliklerini kullanarak, insanın erdemlerinin gelişmesine çalıştı. Altında yaşam felsefesi vardı. Hayata bağlıydı. (Kaynak: Aydınlık)

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.