Asgari Ücret Neden Artmalıdır? Niyazi Koç yazdı
Her yıl Aralık ayı geldiğinde asgari ücret tartışmaları başlar ve ay boyunca kamuoyunun gündeminde kalır. Kimilerine göre bu süreç büyük bir tiyatrodan ibarettir, kimilerine göre ise milyonlarca çalışanı ilgilendiren temel bir ücret belirleme mekanizmasıdır. Oysa son yıllarda asgari ücret, olması gereken “taban ücret” niteliğinden çıkarılarak fiilen genel geçer ücret haline getirilmiştir.
Bugün gelinen noktada milyonlarca çalışan, asgari ücret adı altında adeta bir sefalet ücretine mahkûm edilmiştir. Asgari ücret, açlık sınırının altında kalmış; açıklanan enflasyon ile vatandaşın günlük yaşamda hissettiği gerçek enflasyon arasındaki fark, toplumun tüm kesimleri tarafından ağır biçimde hissedilir hale gelmiştir.
Reel ücretler düşerken satın alma gücü dip yapmış, buna karşın birçok sektörde şirket kârlılıkları artmaya devam etmiştir. Bu tablo, enflasyonun temel nedenlerinden birinin de yüksek kâr hedefiyle yapılan fiyatlamalar olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Ücret artışlarını fiyat artışlarının temel nedeni olarak görmek, hem teorik hem de pratik açıdan doğru değildir.
Asgari ücretin artması, talebin artması demektir. Bu da iç piyasanın canlanması, iç piyasaya üretim yapan firmaların kapasite kullanım oranlarının yükselmesi anlamına gelir. Türkiye ekonomisi, bazı ülkelerde olduğu gibi yalnızca emek yoğun üretime dayalı değildir. Ekonomide maliyetleri asıl yukarı çeken unsurlar; enerji fiyatları, döviz kuru artışları, finansman giderleri ve lojistik maliyetleridir.
Düşük ücret politikası uzun vadede rekabet gücünü zayıflatan sonuçlar doğurur. Eğitim harcamaları azalır, beyin göçü hızlanır, işgücü kalitesi düşer ve teknoloji yatırımları ertelenir. Buna karşılık asgari ücretin artması, işgücünün verimliliğini yükseltir ve daha nitelikli bir üretim sürecinin oluşmasını sağlar.
Ayrıca asgari ücret artışı, kamunun vergi ve prim gelirlerinin de artması anlamına gelmektedir. Bu yönüyle yalnızca çalışanları değil, kamu maliyesini de olumlu yönde etkileyen bir unsurdur.
Sonuç olarak, ekonominin temel sorunu ücretlerin artması değil; verimlilik eksikliği, organizasyon yetersizliği ve yapısal sorunlardır. Uzun vadede ücretleri baskılamak yerine, verimliliği artıracak politikalarla ücret artışını desteklemek bir zorunluluktur.
Asgari ücretin artması, işgücünü güçlendirmek ve iç talebi canlı tutmak demektir. İlerleyen ve büyüyen bir Türkiye’de ücretleri baskılamak, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal barışı da zedeler. İşverenlerin ve kamunun elini taşın altına koyarak adil bir ücret artışını sağlamaları artık bir tercih değil, toplumsal bir mecburiyet halini almıştır.